31 Ocak 2012 Salı

AH EMMA! AH EMMA!

"Kitap, kainata açılan kapıdır"

Cemil Meriç'in bu evrensel sözü dilime pelesenk olmuş durumdadır. Kitap okumayan ama okumak isteyen öğrencilerime, arkadaşlarıma, ilk fırsatta söylerim bunu... Giriş cümlemdir, önsözümdür.

Cümleyi biraz irdelemek başlığa giriş için önemlidir.

Cemil Meriç, bun ne maksatla ve nasıl bir ruh haliyle ya da ne tür bir zihin altyapısıyla söyledi bilmiyorum ama bana kalırsa bu cümle en az Meriç kadar derin ve manidar...

Tefsirini ise acizane şu şekilde yapmak istiyorum:

"Kainat aslında insanın iç dünyasıdır. Fiziki açıdan nasıl yukarı çıktıkça genişleyen bir yapısı varsa metafiziksel açıdan da aşağıya doğru genişler, kök salar, dal budak atar, ruha bulaşıp vücudu örümcek ağı gibi sarar. Kitap okuyan insan göğe yükselmez, aksine içine çekilir, kalbinin edebi dokusunu keşfeder. Ruh bölmelerini kitaplarla dolduruan bir insan okuduğu kitaplarda kendini tanır, yaşamını anlamlandırır.

İşte bu yüzdendir ki insan çevirdiği her sayfada kendinden küçük parçalara rastlar. 1000'lerce sayfalık bir kitapta hiç olmazsa, en azından, bir harfe bağlanır ve "İşte bu harf beni anlatıyor" diye düşünür. Düşünmelidir ya da ....

Madame Bovary...

Kitabın arkasında ilginç bir ifade... "Boş kafalı bir kadının hikayesi" Emma, hakikaten aşktan aşka atlayan, taşradan gelişini beğenmeyip, asilzadeler arasında yaşamak isteyen, natüralizminden bıkıp romantizme merak salan, aslını inkar eden, yaşadığı hayattan, evlilikten sıkılan hakikaten boş kafalı bir kadın... Kitap Emma Bovary üzerine ama erkek karakterler ondan daha ilginç...

Neyse... Bu konu can sıkar...

Ha derseniz ki Madame Bovary'de sen ne buldun ruh kainatının izlerine dair?

Derim ki;

Ben Charles ile Leon arasına sıkışmış, zavallı bir Rodolphe'yim... Bir başka deyişle Leon iken Charles olmayı isteyip, Rodolphe'liğe mahkum olmuş biriyim.

(Diriliş'te Prens Nehludov, Babalar ve Oğullar'da Yevgeniv Bazarov'dum)

Rusya'da yaşasaydım keşke...

A.S

4 yorum:

  1. Kainat bir kitaptır okunmak ister, insan bir kitaptır okunmak ister... Ve ilk emir 'oku!' değil midir? Öyleyse okumalıdır, kendimizi ve kainatı bilmek için okumalıdır. Emma'yı da okumalıdır elbet. Aldatmayı da öğrenmelidir ki aldatmayalım. Ama Emma'nın boş kafalı olduğuna katılmıyorum. O tutkulu bir kadındı, nefsine yenik düştü ve biraz hayalperestti. Ama hayır boş kafalı değildi. Boş kafalı olan Charles'tır. Radolphe olmak da pek hoş olmasa gerek...

    YanıtlaSil
  2. Haklı olabilirsiniz... Charles da günümüz tabiriyle "odun" sayılabilecek cinsten bir adam... Ben biraz fazla rasyonel biriyim. Emma'nın tutkulu olması, nefsine yenik düşmesi ve hayalperest olması onun aklıyla hareket etmediğini gösteriyor. Bu yüzden mantıklı kararlar almakta başarısız. "Herkes mantıklı kararlar almak zorunda mı peki aşk konusunda? Aşk hisler evidir, yüzde olarak his, mantıktan fazladır" diyebilirsiniz. Ama neticede çok fazla duygusallığın iyi olmadığı aşikardır. Kadınlar duygusaldır tabi ki, ama Emma neticede intihar etmiştir. Bu türden bir duygusallık, "aşk için yaşamak" değil de "ölmek" fikri bana ters geliyor. Bu yüzden Emma'yı boş kafalılıkla itham edebiliyorum. Aslında bu tabiri kullanmam, biraz da kitabın tanıtım yazısında görmüş olmamdan kaynaklanıyor. Oranın yönlendirmesi... Orda yazmasaydı belki başka bir tabir kullanabilirdim.

    Rodolphe'lik çok kötü bir şey... Ondan daha kötüsü Rodolphe'liğe zorlanmış olmak, Rodolphe olmak zorunda kalmak... Allah düşmanımın başına vermesin....

    YanıtlaSil
  3. Bugün modernizmin de ahlaki değerlerimizi öğütmesinden olsa gerek aldatmak, -yeni kitaplarda olsun ya da yeni filmlerde- kabul edilebilir, olağan bir şeymiş gibi algılatılmaya çalışıyor. Belki bunun etkisinde kaldığımdan... Ya da sebebini tam olarak kestiremiyorum ama ben Emma'yı anlayabilmiştim. Charles için kullandığınız tabir çok yerinde olmuş. Emma bazı yersiz istek ve beklentileri dışında Charles'a göre daha derin biri...
    Emma tutkuları olan masum ve sorumsuz bir kadındı. Radolphe onu günahları olan pişman ve doyumsuz bir kadın yaptı. Leon da Radolphe'dan sonra Emma'daki değişikliği farketmişti hatırlarsanız. Bu hikayenin kötü kahramanı Radolphe'dur bence. Emma'yı günaha zorlayan baştan çıkaran da odur. Ve insanlar Radolphe olmaya zorlanmaz, Radolphe'lar zorlar, yani ya Radolphe'sunuzdur ya da Emma.
    Ve son olarak ben pişmanlığı öğrendim bu kitapta, Emma'la birlikte ben de intihar ettim sonunda. Çok etkilendiğim bi kitap olduğu için uzun uzun yazıyorum...

    YanıtlaSil
  4. Emma hakkında düşüncelerinize bir şey diyemem tabi ki. Demek ki çok şey hissetmişsiniz. Ama Rodolphelik konusunda şu açıklamayı yapayım.

    Charles, Emma'yı seviyordu ama Leon kadar değil. Leon farklı bir aşkla yaşıyordu Emma'yı. Ama evli olan, Emma'ya sahip olan Charles. Rodolphe ise klasik hovarda erkek tipi.

    İşte ben Leon'dum bir ara ve hep Charles olmayı istiyordum. Ama bazı şeyler beni Rodolphe'nin yaptığı gibi "ortada öylece bırakma" eylemini yapmak zorunda bıraktı. Yani Leon'luk mertebesinden bir anda Rodolphe konumuna düştüm. Bu Rodolphe'lik günaha zorlamak, baştan çıkartmak manasında değil, ortada bırakıp gitmek manasında bir Rodolphe'lik...

    Ya da boşverin. Zor şeyler bunlar...

    YanıtlaSil