6 Ekim 2012 Cumartesi

İNSAN, ZALİM VE CAHİLDİR - 2

Bir ara internette dolaşan meşhur bir video vardı. 1900'lü yılların başında küçük bir sınıfta, küçük bir çocuk öğretmenine ayar veriyordu. "Tanrı kötülüğü yaratmadı" diye... En sonunda da çocuğun kimliği açıklanıyordu: ALBERT EİNSTEİN

Orda çocuğun verdiği önermeler doğru ama ulaştığı sonuç yanlıştır aslında. Allah kötülüğü yaratmadı demek olmaz. Allah kötülüğü bilerek ve isteyerek yaratmıştır. Çünkü her şey zıttıyla kaimdir. Siyahın kötülüğünü anlatan beyaz olduğu gibi iyiliğin iyi olduğunu anlatan da kötüdür. Allah kötülüğü yaratmış, insana yerleştirmiş. Daha sonra iyiliği yaratmış ve insana bir tercih hakkı tanımış: Kötülüğünle savaştığın kadar değerlisin.Seçim senin, ister savaşır mutlu olursun; ister savaşmaz yok olursun.

Hatta oruç bahsinde hep anlatılagelen bir hadise Allah'ın yarattığı kötülükle diyaloglarından ibarettir. Hz.Allah nefsi yaratır ve sorar:

- Ey nefis! Sen kimsin, ben kimim?

- Sen sensin... Ben de benim... diye cevap verir nefis... Yani kendisini yaratana bile artislik taslamakta ve bencillik yapmaktadır.

Bunun üzerine Hz. Allah nefsi cehenneme atar ve yüz yıl azap çektirir... Tekrar çıkarır ve sorar:

- Ey nefis! Sen kimsin, ben kimim?

- Sen sensin... Ben de benim...

Hz. Allah nefsi tekrar azaba düçar eder. Yıllarca azap çeken nefsi tekrar çağırır huzura:

- Ey nefis! Sen kimsin, ben kimim?

- Sen sensin... Ben de benim..

Hz. Allah bu sefer nefsi aç bırakır. Yıllarca aç kalır nefis... En sonunda huzura kendi gelir bu sefer. Hz. Allah tekrar sorar:

- Ey nefis! Şimdi söyle bakalım, sen kimsin, ben kimim?

- Ey Allah'ım! Sen benim rabbimsin, beni yaratan, yoktan varedensin diye cevap verir.

O yüzden açlık, nefsi en iyi terbiye etme yoludur.

Yani aslında kötülüğün ve nefsin kaynağında bencillik yatmaktadır. Sen sensin, ben de benim ifadesi başka bir şeyle açıklanamaz. Ezelde Hz. Allah tarafından test edilen nefis, şeytanı da yanına alarak devam etmektedir yoluna.

Hz. Allah, Adem Aleyhisselamı yarattıktan sonra bütün melekleri toplar ve "Adem'e secde edin" diye emir verir. Meleklerin hepsi secde ederler. Ama şeytan etmez. Gerekçesi de bencillikten başka bir şey değildir:

- Ben Adem'e secde etmem. Beni ateşten, onu topraktan yarattın. Ateş topraktan daha üstündür. O yüzden ben ona secde etmem..

diyerek nefisten sonra bencillikle isyan eden ikinci kötülük kaynağı olmuştur.

Ama...

İnsana yerleştirilen nefis terbiye edilmeye çalışılmadıkça varacağı son nokta ve gittiği istikamet "Sen sensin, ben de benim" anlayışıdır. Zaten "Nefis" kelimesi arapçada "kendisi" manasına gelmektedir. "BEN" onun en sevdiği kelimedir.

Oysa...

Bütün kudretlerin sahibi olan Hz.Allah bile Kur'an-ı Kerim'in %95'inde kendisinden bahsederken hep "BİZ" ifadesini kullanmıştır. Çok az yerde "BEN" geçer.

Örnek: "Muhakkak ki biz seni alemlere rahmet olarak gönderdik"

Halbuki Hz.Allah tek başına göndermiştir onu. Ama sırf nefisle aynı söylemi paylaşmamak ve insanlara BEN demenin ne kadar kötü olduğunu anlatma adına BİZ ifadesini kullanmıştır.

Peygamber efendimiz kendisini "Abdulmuttalip'in torunu" olarak tanımlamıştır ilk önce. Sonra da buyurmuştur:
"Senin en büyük düşmanın iki kaşının arasındaki nefsindir"

Nefse bir yer biçmek gerekirse bu iki kaşın arasıdır peygamber tarifiyle. Dolayısıyla insan, günde 5 vakit namaz kılan bir insan toplamda 200 kere secdeye gitmektedir. Secdeden maksat hem Allah'a itaat... Hem de iki kaşın arasındaki nefsi yerden yere vurmaktır. İslam'ın özünde "boyun büküklüğü" yatar.

Peygamber efendimiz, kendisine yapmadığını bırakmayan Ebu Cehil'e bile kuyuya düştüğünde elini uzatmış ve onu tekrar tekrar davet etmiştir.

Taif halkı kendisini taşladığında Cebrail A.S gelip "Ya Muhammed! Beni Allah gönderdi. İste bu şehri bir anda talan edeyim" dediğinde diz çöküp ellerini açıp "Ey Allah'ım sen, bu beni taşlayan Taif halkını affet. Çünkü onlar bilmediklerinden yapıyorlar" diye dua etmiştir. "Ben Allah'ın peygamberiyim, beni nasıl taşlarsınız, siz kimsiniz, Ey Cebrail! Talan et bu şehri" dememiştir. Zira bu ikinci cümle öfke dolu bir cümledir. Öfke, hırs, kin, gıybet, merhametsizlik, vicdansızlık, insanları ezme, zulmetme, bağırıp-çağırma, ahkam kesme, kendini beğenmişlik, bencillik vb... Bunlar hep nefsine köle olmuş insanların farkında olmadan yaptıkları şeylerdir. Onlara yaptıkları şeyin farkında olmamalarını telkin eden yine nefistir.

Nefis, sadece yoldan çıkmış insanlarla uğraşmaz. Onlar zaten nefsin kucağına oturmuşlardır. Nefsin asıl düşmanı kendisiyle savaşanlardır. Çünkü intikam almak istemektedir. Hiç namaz kılmayan bir insana "sen aslında inançlısın müslümansın, o şimdilik yeter, namazı sonra kılsan da olur" ya da namazı bırakmış birisine "senin çevren kötü, işin gereği onlara uymak zorundasın, kılamıyorsun ama napalım" dedirtebilir. Hatta "ikindi namazının sünnetini terk etmek de sünnettir" dedirterek sana 10 sene ikindinin sünnetini kıldırtmayabilir.

Kanuni bile, "Saltanat dedikleri bir kuru kavga imiş, bir evliyaya tabi olmak her şeyden ala imiş" diye şiir yazmıştır. Cihan hakimiyetini bırakıp bir mürşidin dizinin dibinde boynunu bükmüş nefsini terbiye etmiştir.

Türk Tasavvuf anlayışında Allah'a yaklaşmanın ilk basamağı nefsini egale etmektir. İşte o nefisle mücadelenin ilk basamağı Yunus Emre'ye odun taşıtmış, Aziz Mahmut Hüdayi'ye, savcı olmasına rağmen, sokak ortasında ciğer sattırmış, sakalıyla tuvalet temizletmiştir.

"Önce sana "BEN" dedirten nefsini yok et, öyle gel. Zira nefis sağlam ibadetin önünde engeldir.Sen, BEN demeyi bırakmadıkça gerçek manada SEN olamayacaksın" 

Meleklerde nefis yoktur. Melekler sadece Allah'ın dediğini yapan varlıklardır. Onlarda irade de yoktur. Ama insanda mücadele edilecek bir nefis olduğu ve insan bu mücadeleyi göze aldığı için meleklerden daha üstündür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder