7 Ekim 2012 Pazar

BAYLAR BAYANLAR !!!



Merhaba hanımefendi!
Sizi rahatsız etmeye geldim. Hey durun lütfen… Kuşanmayın silahlarınızı. Biliyorum “orijinal” bir başlangıç olmadı. Ve yine biliyorum zaman, mekan ve bize öğretilenler gereği ortaya konan her çaba orijinal bir sonuçla nihayetlenmeli. Aksi, çabayı lüzumsuz kılar!
Mı?
Hayır efendim, reddediyorum. Orjinalliğe ulaşıp anlamı yitirmeyi reddediyorum.  Ve evet bayım, haklısınız! Okuduklarımı kusuyorum. Bunu kabul etmekten gocunmuyorum. Zira haddimi bilme gayreti içerisindeyim. Bunu siz yapmak niyetindeyseniz öncesinde bildirmek istedim. Şimdi indirin lütfen silahlarınızı.
Ve yine size dönüyoruz hanımefendi… Nasılsınız? Gözleriniz nasıl? Sözleriniz ve elleriniz nasıllar?  Güzel gözleriniz, güçlü sözleriniz ve bakımlı ellerinizle pek güzelsiniz. Ruhunuz hanımefendi? Asıl bunu sormalı, asıl bunu cevaplamalı. Ruhunuz nasıllar? Biraz zor duruyor ayakta sanki? Dizleri titriyor, beli bükülmüş. Ne çok yüklemişsiniz ruhunuza, taşıyamıyor baksanıza. Kim söyledi bunca yükü alın diye omuzlarınıza?
Bırakın birazını lütfen, size yardım etsinler.
İstemiyor musunuz?..
Yardıma müsaade etmeyişiniz de neden? Ruhunuzun her yanı nasır tutmuş, saçınız ve makyajınız gizleyemiyor kırılmışlığınızı, incinmişliğinizi…Ama siz her şeye rağmen çok güzelsiniz değil mi? 
Bunlar siz değil misiniz?               
Ah afedersiniz! Siz kırılmaz ve incinmezsiniz. Güçlüsünüz değil mi? Siz aciz ve muhtaç değilsiniz. Hatta bu kelimelerden öylesine tiksinirsiniz ki… Siz her şeyi yek başınıza halledebilirsiniz. Siz hata yapabileceğinizi hiç düşünmediniz ki zaten. Ortada bir şey varsa yüzü hep siz verdiniz, perdeyi sadece siz açtınız ve siz kapattınız... Kararları kimseye bırakmadınız, sırf kendinizden önce karar verilmesin diye bütün yaşanmışlıkları ahlaksızca, yaralayarak, kanatarak, kendi gurur ve kibrinize köle olmuş bir vaziyette, ilk kararları siz verdiniz hep. Kimsenin sizi ezmediği ortamlarda bile sırf kendinizi ezdirmemeye programlandığınız için herkesi potansiyel tehdit olarak algıladınız. İçten yaptığınız pazarlıkların sizi daha güçlü kıldığını, tahammülsüzlüğün aslında bir güç göstergesi olduğunu düşündünüz. Ah pardon! Siz aslında çok duygusalsınız değil mi? Ağlamaklarınızın nedeninin hırs, kin ve öfke olduğunu farketmeden ağladınız ve buna duygusallık dediniz. Haklısınız, hırs da bir duygudur. 
Siz hanımefendi. Sistemli bir eğitim sürecinden geçtiniz. Düşünüyormuşsunuz gibi hissettirip sizin yerinize düşündüler. Doğruyu tek başınıza bulduğunuza sizi inandırdılar. Utanma duygunuzu reklamlarla susturup bedeninizi modernizmin öğütücü kollarına emanet ederken kavradığınızı sandınız hanımefendi. Oysa kavranan sizdiniz, farkında bile değildiniz. Güzelliği bile onların kalıplarıyla öğrendiniz. Nasıl olmanız gerektiği öğretildi size. Siz kadındınız…
Sizinle ne alıp veremedikleri vardı hiç anlamadım… Sırf cinsiyetinizden ötürü diri diri gömülen sizdiniz vaktiyle, Yaradanın affettiği günahı affedemeyen şuursuzların bir günah gibi baktıkları ve –belki hala- kızdıkları da sizdiniz. Çok değil birkaç yüzyıl önce insan olup olmadığı tartışılan yine sizdiniz ve cadı ilan edilip ateşlere atılan da...
Hanımefendi! Siz ne çok çektiniz… Şimdilerde size özgürlük diye sundukları şey  daha da belinizi büküyor görmez misiniz? Sizi siz yapanı sizden alıyorlar farkında değil misiniz? Ruhunuzu, güzelliğinizi alıp sizden, yerine verdikleri hırsı ve öfkeyi daha mı çok sevdiniz? Kadına özgü naifliğiniz  olmadığında geriye kalan dişiliğinizle ne yapabilirsiniz? Kadınlık sadece makyaj yapıp etek giymek midir? Daha kadın bile olamamışken, kadınlığın ne olduğunu anlamamışken (hatta bu cümleyi okuduğunuzda "senden mi öğreneceğim kadınlığı" diyorsunuz)  "erkek dediğin şöyle olmalı, böyle olmalı" diyerek erkeklerin de sizin hakkınızda "senden mi öğreneceğim erkekliği" cevabını alarak hayata kota koyan, saçma sapan kriterle bir ömür beyaz atlı prensi bekleyen, sorulduğunda da klasik Türk kaçışı olarak kullanılan "hayırlısı" kelimesini söyleyen siz değil misiniz? Üstelik "hayır" kelimesinin Allah'a yaklaştıran şey olduğunu bilmeden...  Galipsiniz kendinizce, emirler savururken, mağlupsunuz insanlar içinde yapayalnızken...
Bir durup düşünün hanımefendi, neler için nelerden vazgeçtiğinizi. Fakirliğinizin övüncünüz, acziyetinizin asıl gücünüz olduğunu hatırlayın. Hazırlıklı olun; zor olacak öğretilenleri unutmak.

NOT: nafilefilintalar.blogspot.com yazarı Larus'un yazısından alıntılanmış ve üzerinde küçük değişiklikler yapılmıştır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder