11 Aralık 2011 Pazar

GÜLLÜK DEĞİL GÜNLÜK / ZULÜM-ZALİM-MAZLUM

"Zulüm, kimse zalimlik yapmayınca biter. Mazlumlar dahil..."

Nefsini terbiye etmiş ve ahlaki hasletlere karşı hassasiyet geliştirmiş; insana, insan olmanın hakikatine ve uzviyetine behemehal değer vermiş, gönül koymuş insanlar için bunlar önemsiz söylemlerdir.

Ama kendi kuruntularıyla filizlendirdiği ve hayalini kurduğu şahsi dünyasının tek kahramanı olanlar, kurdukları şahsi dünyayı başkasının dünyasına harman edip farklı dünyalara tecavüz etmeyi asalet sayabilirler...

Cahil, bilmediğini de bilmeyen kişidir. Bu insanlara hakikatı anlatmak kar sağlamaz...

İşte bu insanlarla bir arada olmanın mahcubiyetini, zalimin altında ezilmenin, merhametsizliğin teknesinde mayalanmanın mazlumluğunu yaşıyorum.

Acaba çoban başkasının koyunlarını güderken zevk alır mı? Çoban, koyunların yersiz ya da yanlış değerlendirmiş davranışlarını gurur meselesi yapar mı?

Çoban yapmaz ama, türlü insanlar yapar. Çoban kdar değeri, koyun kadar aklı olmayan insanlar yapar, hem de fazlasıyla yapar. Üstelik güttükleri koyun değil de insan olmasına rağmen...

90'larda yapılmış Brezilya dizilerindeki entrika dolu karakterlere benzeyen, ya da 80'lerdeki Türk filmlerinin kötü adam profiline sahip insanlarla aynı ortamda nefes alıp vermişliğim olmamıştı hiç...

Aldığım nefeste onların verdiği nefesin zerreciklerini yutmaktan, verdiğim nefeste de nefesimin onların yüzüne vurup ziyan olmasından, onlarla oksijeni paylaşmaktan midem bulandı artık.

Kimsenin gitmediği, görüp duymadığı bir uçurumun kenarına gidip avazımın çıktığı kadar "Yeteeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeerrrr" diye bağırasım var.

Faydası olur mu?

Olmaz...

Psikolojim bozuldu. Zaten bozuktu. İyice parçalandı artık. Ama burada RDM'ye gitmek isteyenlere izine gitmek için numara yapan adam gözüyle bakıyorlar. William Wundt'un, Maslow'un, Roger'ın, Jung'un hatta Freud'un bile kemikleri sızlıyordur. İnsan bünyesini yıpratmak için özel çaba, süründürme ve sindirme politikası için sınırsız gayret gösteriyorlar. Derdimi anlatacak kimse yok. Hiç kimse... Ruh ölümüm gerçekleşti artık...

Durduk yere kafam titriyor. Adım her söylendiğinde cezaya maruz kalmanın bir sonucu olacak bir iş verileceği, birilerinden azar yiyeceğim korkusuyla bir anda irkiliyorum. Sürekli ağlayasım var. Ağlamaya çalıştığım zamanlarda da gözümden yaş akmaksızın dakikalarca hıçkırıyorum. Bıraksam sonsuza kadar sürecekmiş gibi... Ve bu durum benden başka kimsenin umrunda değil. Buralarda kendini insan yerine koyup, onun bir ruhu olduğunu düşünen ve incinebileceğinin, hasar görebileceğinin bilincinde olan kimse yok. 41 tane hidrolik makinanın arasında yaşıyorum. Başımızdakilerde bu makinenin bağlı olduğu ana kofralar... Kablolar çelik kaplama ve delmeye, yırtmaya çalışanalar çelikten ağır zulüm kırbacıyla kırbaçlanıyorlar.

Bünyem mosmor oldu. Dayanacak gücüm, damarlarımda dolaşak kanım kalmadı. Büzüldüm, içime çekildim. Sönmüş bir balon gibi bir köşeye fırlatılmışlık var içimde..

Ama Allah bunun hesabını çok kötü soracak. "Karşıma kul hakkıyla gelmeyin" emri hala tazeliğini koruyor. İnsanın olduğu yerde insaf yoksa insanlar hayvana dönüşür. "Askerde kul hakkı diye bir şey yoktur" diye bir şey yoktur. Asker insandır, kuldur ve kul varsa hak muhakkak geçer.

A.S

MARMARİS - EKİM 2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder