28 Ağustos 2012 Salı

(Ç)İŞİMİZ VARRRR'dan bir bölüm... Eski günlerden...


(Sermet, Selami ve Süha bir çay bahçesinde oturmaktadırlar.Masa da tost, hamburger vs artıkları, boş tabaklar, bardaklar şişeler vs.Sermet ağzındaki son lokmayı yutar)

SERMET : (karnını tutar, doydum edasıyla) Ooyyy... Çok şükür bugün de doyduk...

SELAMİ : Valla kesene bereket Sühacım... Uzun zamandır tost yememiştim... Allah razı olsun...

SÜHA : Kesene bereket mi?

SERMET : Harbi lan Selami biz en son ne zaman böyle bişey yedik?

(Göz kırpar Selami'ye gülümseyerek.. Selami de Süha'ya çaktırmadan tamam işareti yapar sırıtarak)

SELAMİ : (İmalı) Valla bilmem ki... En son senin kışlık ceketinin iç cebinden üç zeytin çıktıydı... Onu hatırlıyorum bi...

SÜHA : (Şaşkın) E biz yaz ayındayız...

SERMET : Ne ulan? Kış meyvesi yazın yenemez mi? Soğuk hava depolarında saklıyorlar ya.

SÜHA : Sizin elbise dolabı soğuk hava deposu mu?

SERMET : Değil ama üç ayda üç zeytinin son kullanma tarihini geçirtecek kadar da işe yaramaz değil...

SÜHA : Abi ne boktan bi hayatınız var ya... Üç zeytinle ömürmü geçer...

SELAMİ :  Geçmez ama sağolsun senin gibi dostlarımız sayesinde karnımız doyuyo...(Yine göz kırparSermet'e)

(Garson gelir ve hesabı bırakır. Kimse fişe uzanmaz...Birbirlerine bakarlar... Sermet, Süha'ya çaktırmadan fişe doğru hafifçe üfler ve fiş Süha'nın kucağına düşer. Selami gülücek gibi olur ama Sermet kaşlarını çatınca Selami toparlanır)

SÜHA : Noluyo ya?

SERMET : Rüzgar rüzgar...

(Süha fişi alır tekrar yerine koyar. Sermet sinirlenir...Tekrar üfler... Fiş yine Süha'ya gelir)

SÜHA : Hay Allah...

(Süha bardağın altına koyar fişi.. Sermet, patlamak üzeredir, Selami "dur, sakın" manasında kaş göz işareti yapar ama artık çokgeçtir.
Sermet patlar)

SERMET : Lan oğlum şebek ettin beni burda lan... Kırk takla attım anla diye... Ne tomruk beyinli adamsın lan sen.. (Bağırır) Hesabı öde diyorum hesabı....

SÜHA : Ne? Ben mi ödüyorum?

SELAMİ : Abi biz ödeyemeyiz ki... Baksana tipimize.. Hiç hesapödiycek göz var mı biz de?

(Sermet tabağı Selami'nin kafasına fırlatır)

SERMET : Lan salak! Öyle mi denir o? (Süha'ya döner) Hiç hesap ödeyebilecek göz var mı demek istedi gerzek. Durumumuz yok diyo yani..Sen ona bakma... Şimdi al şu fişi, kasaya doğru uygun adım marş... Sağdan git cüzdan bulursun diycem ama sağda cüzdan olsa onu alıcak kişi benim.. o yüzden demiyorum... Hadi yaylan...

SÜHA : (Masum) Abi ben şey diye düşünmüştüm...

SERMET : Ney diye?

SÜHA : Alman usulü yaparız diye düşünmüştüm...

SERMET : Haydaaaa... Ulan zengin arkadaşımız var diye seviniyorduk o da almancı çıktı iyi mi? Oğlum bırak almanı malmanı...
Burası Berlin değil, sen de Goethe (Göte) değilsin...

SÜHA : Goethe mi?

SERMET : He Goethe... Noldu niye şaşırdın?

SÜHA: (Kahkahayı basar) Genel kültürüne hayran kaldım abi...Almanya ancak bu kadar basite indirgenebilirdi... Alman deyince herkesin aklına Mercedes gelir, seninkine (vurgu yaparak) direk Goethe geliyor... Helal olsun... (Sırıtır)

SERMET : Selami... Bu lavuk bana kelime oyunu mu yaptı şimdi?

SELAMİ : Ağzına bile tükürdü valla kelime oyununun... Şimdi tam g...te geldin...

SERMET : (Süha'nın kulağına asılır bir anda) Len üniversite okuyon diye kendini cambaz mı sandın çakal... Sana bi kelime oyunu yaparım ömrün boyunca özneyle yüklemi yan yana getiremezsin...(Kulağını bırakır) Senin gibi 39 tanesini cebimden çıkarırım ben...

SÜHA : (Sırıtır) Niye 40 değil de 39?

SERMET : Geçen saydım kırkıncısı sığmıyo cebime... (Süha'nın kafaya bi şaplak atar) Ne biliyim ben mal? Öylesine söyledim işte..

SÜHA : Enteresan...

SERMET: Hem sen beni ne zannediyon? Şu çay bahçesinde dilimle etkileyemeyeceğim kimse yok benim... Çıkıyım şu masaya bi nutuk atıyim,feyste binlerce hayranı olan sayfalar açılmazsa şerefsizim...

SÜHA : Yok artık abi...Ne yaptın?

SERMET: Tabi oğlum...

(Garson gelir)

GARSON : Abi hesap bekliyoruz...

SELAMİ : Tamam geliyo...

(Garson gider)

SERMET : Hadi öde şunu...

SÜHA : Valla ben ödemem abi...Kusura bakmayın... Beni ikna edemediniz...

SERMET : (Masaya vurur) Tamam ulan... İkna edersem bundan sonra bi yemek daha  ısmarlıycak mısın?

SÜHA : (Tedirgin) Ee... Yani... Ismarlarız elbet...İkna edersen niye olmasın? Tabi...

SERMET : Tamam... Şimdi... Bak bakalım şöyle etrafa... Bi hatunseç..  Gidicem konuşucam... Hem hesabı ödeticem hem de koluma takıp çıkıcam buradan... Var mısın?

SÜHA: Yok devenin bale papucu... Ne yaptın abi? Öyle şey miolur?

SERMET : Lan vızırdama... Göster bi bayan...

(Süha tedirgin olur... )

SÜHA : Abi ben korktum ya... Olay çıkarsa bi de yaka paça atmasınlar bizi buradan?

SERMET: Kardeşim, niye yaka paça atsınlar bizi burdan?

SELAMİ : Sermet manyaklaşma oğlum... Fıttırdın mı? Çantayı kafaya yersen bi daha uzun saçlı erkeklerden bile kaçarsın... Millet yanlış anlar sonra...

SERMET : Vakit doldu... Siz seçemediniz... Ben seçtim...Gidiyorum... İzleyin...

(Sermet adison fişini alır, kalkar ve gider)

SÜHA : Anaaa... Harbi gitti... Abi kesin olay çıkıcak var ya... Üç kuruşa üç kestane çizdirip atılıcaz buradan...

SELAMİ : Artık çok geç...

(Sermet, yavaş yavaş iki arka masada tek başına kitap okuyan Sevilay'ın yanına gelir. Bakmaya başlar kıza... Sevilay da Sermet'e bakar. Sonra tekrar kitaba döner..Ama Sermet hala tip tip bakmakta... Sevilay dayanamaz... )

SEVİLAY: Buyurun?

SERMET: Meraba... Masanıza oturabilir miyim?

SEVİLAY: Hayır... Arkadaşlarım gelicek birazdan...

(Tekrar kitaba döner)

SERMET: (Ciddi) Kim bunlar ben tanıyor muyum?

SEVİLAY : (Şaşkın) Aaa... Ne münasebet ayol?

SERMET : (Gülümser) Ona bakarsan ben seni de tanımıyorum...

SEVİLAY : (Elinin tersiyle git işareti yaparak) Hadi kardeşim hadi...

SERMET: E hadi ama!

SEVİLAY: Ne hadisi?

SERMET : (Şirinlik yapar) Senin "hadi" niyeydi? Önce sen....

SEVİLAY : Hadi git artık anlamında...

SERMET : Haaa...Lan ben de "Gel otur, başımın tatlı belası"anlamında söyledin sandım...

SEVİLAY : (Sinirlenir) Allah Allaaah!!!

SERMET : Allah mı?

SEVİLAY : Ay evet... Allah'ın adını koydum gidin lütfen artık...

SERMET: Şimdi... Kaba bi hesap yaparsak... Allah'ın 99 ismi var...Birini koydun kaldı 98... Onlar nolcak?

SEVİLAY : Üffff... (Şikayet edercesine) Garsooon garson...

GARSON : Buyurun...

SERMET : (Hemen araya girer) Bize iki kola... Biri diye tolsun...

SEVİLAY: (İtiraz eder) Ay hayır ya... Onu demiycektim ben...

SERMET : (Bir anda parlar) Kızım kilo alıyosun devamlı...Diyet içeceksin, itiraz istemiyorum... (Garsona döner) Diyet getirin diyet.. Siz onu dinlemeyin...

(Masaya oturur)

SEVİLAY : Ya kardeşim manyak mısın? Oturmasana...

SERMET : (Yüzü güler) Emret, fındık kabuğuna gireyim...Oturmaz mıyım...

SEVİLAY : Ya ne dedim ben şimdi? Oturma demedim mi?

SERMET : Otur masama dedin...

SEVİLAY : Oturmasana dedim gerizekalı...

SERMET : Bi saattir ayakta yorulduk lan...İki soluk aliyim kalkıcam yine...

SEVİLAY: Üfff...

(Sevilay tekrar kitaba döner... Moral sıfır... Sermet gülümseyerek bakar... )

SERMET : Ne okuyosun?

(Sevilay, sertçe kitabı kaldırır... Sermet heceleye heceleye okur)

SERMET: Genç Werther'in Acıları – Goethe... (kendi kendine) Al işte... Selami doğru söylüyo... Harbiden g...te geldik bu sefer... Çetin ceviz çıktı kız... Az kaldı... Kabuğunu kırdım mı yanındayım...

(İki tane bayan gelir)

BAYANLAR : Sevilay meraba...

SERMET: Ooo... Sevilay... Arkadaşlarınla tanıştırmiycak misin beni?

SEVİLAY: (Bağırır) Kalksana be adam...

SERMET : Lan kendin tanışmıyosun, bari arkadaşlarınla tanıştır be...

(Garson, elinde biri diyet, iki kolayla gelir)

GARSON : (Masaya koyar) Kolalarınız...

SEVİLAY : Garson bey, bu adam zorla masamıza oturdu,ilgilenir misiniz lütfen?

(Sermet kalkar, elini garsonun omzuna atar)

SERMET : Oohh valla... Kendiniz ilgilenmeyin garson ilgilensindi mi? Kızım, bu adamlar 24 saat çalışıyorlar burda anladın mı? Senle benl euğraşamazlar? Anaları, bacıları yollarını gözlüyo memlekette, gelsinler de 3kuruşla kışı geçirebilsinler diye... Varsa sevdalıları gün sayıyo... Var mı lan manita?

GARSON : (Gözleri dolar) Olmaz mı abi... (Ağlamaklı) Başlık parası biriktirmek için uğraşıyorum burda...

SERMET : (Sevilay'a) Bak gördün mü?

GARSON : 3 kardeşim var... Onları da ben okutuyorum... Günde 3 saat ancak uyuyorum, perişan oldum, eridim bittim abi... Nalet olsun böyle hayata

(Garson kafayı eğer başlar hüngür hüngür ağlamaya)

SERMET : Kaldır lan kafanı! Kaldır !...(Kızlara ima ederek) Bu dünya böyle oğlum...Bugün seni it gibi çalıştırırlar, yarın beni masalarına oturtmazlar...

(Garson bir anda parlar, ağlayarak haykırır)

GARSON : Ühhüü... Otur abi otur... Hiç bişey yapamazlar...

SERMET : Bak Garson bile otur dedi bi sen diyemedin...

BAYANLAR : Sevilay biz kaçtık... Burası manyak dolu...

SEVİLAY : Ya nereye... Ben de geliyorum

(Kalkmak ister Sevilay)

SERMET : (Bağırır) Otur lan... Ümüğünü sıkarım ha...

(Sevilay, çöker kalır.. Sermet de karşısına oturur)

SERMET: Garson... Bu kolaları götür, bize iki türk kahvesi getir... Yalnız kolalar iki saatte geldi, kahveler gecikmesin, kırmıyim kalbini..

GARSON : (Gözlerini siler) Hemen abicim... Sen iste yeter ki...

SEVİLAY: (Kitabı masaya vurur)  Oooff... Off...

(Sessizlik çöker... Sermet, gülümseyerek Sevilay'a bakmaktadır...Sanki gerçekten etkilenmiş gibidir.. Sevilay hiç bakmaz ama... Sert bir ifadeyle etrafı süzer... Ama gözlerini kaçırır.. Sermet'in kendine öyle baktığını görünce o da bakar...)

SEVİLAY : Ne var? Ne bakıyosun?

SERMET : Soru mu şimdi bu? Bu ne demek biliyo musun? Şeygibi... Eeee... Güle bakmak gibi... Güle bakıyorsun diyelim ama gül sana "ne bakıyosun" dedi.. Ne cevap verirsin?

SEVİLAY : (Düşünür) Bilmem...

SERMET : (Tersler) Ne demek lan bilmem... Gül nedir? Güzeldir...Güzel olan şey ilgi çeker... İlgi çeken bir şeye genelde bakılır...Yani gülün,kendisine bakana "ne bakıyosun" demesi ne kadar saçmaysa, senin de bana "ne bakıyosun" demen o kadar saçma...

SEVİLAY : (Önce biraz gülümser.İlgisini çeker belli ki ama sonra kızar) Ya sen kimsin? Az önce burda mahalle kabadayılığı yapıyodun, şimdi şair kesildin başıma...

SERMET : Biz de böyle kızım... Her telden çalmazsan, başkaları seni her telde oynatır, yavşağa dönersin.. kimse de dönüp bakmaz...

(Sevilay'ın sinirleri bozulur, başlar gülmeye)

SERMET : Ne gülüyon lan? Ne var?

SEVİLAY : Saçma şeylere gülmek ne kadar doğalsa, benim de sana gülmem o kadar doğal... (Üstüne basar kahkahayı)

SERMET : Hımmm... Güzel... Orta alandan etkili geldin ama benim dörtlü savunmamı aşamazsın... Kanatlardan bindirme yapman lazım...

SEVİLAY : Hadi len... Lafı ağzıma tıktın demiyosun da, işi topa, maça döküyosun... İşine gelmedi di mi? Hahaahayyy...

(Sermet, şok olur)

SERMET : Lan bana diyodun sen benden daha manyak çıktın? Ne cins bi yaratıksın sen be?

SEVİLAY : (Havaya girer, kabadayı edasıyla) Hadi koçum hadi...İkile... Yürrrüüü.... (Kahkaha atar) Hahhaaaayyy...

SERMET : (Sinirlenir) Lan bana milletin içinde ayar verme dağıtırım saçını başını ha... Zilli...

SEVİLAY : (Gülmesini zorla durdurur) Ayy.. Sinirlerim bozuldu... Hadi kalk başka bir yere gidelim... Senle konuşmak iyi geldi...Kalk...

SERMET: Ha şöyle... (Dönüp arkaya Selami ile Süha'ya göz kırpar)

(Çaktırmadan fişleri değiştirir)

SERMET : Ben gidiyim hesabı ödiyim...

SEVİLAY : Hayır olmaz... Sen geldin misafirim oldun... Ben öderim...

(Fişi Sermet'in elinden kapar ve kasaya gider. Sermet hemen Süha ile Sermet'in yanına gelir)

SERMET : (sırıtır) Süha... Koçum... Ara bankanı... Kredi kartının limitini yükseltsinler... Akşama ziyafet var....

(Süha, şok olmuş bir şekilde donup kalmıştır. Selami bitokat atar kendine gelir Süha...)

SÜHA: Ben ömrümde böyle bişey görmedim...

(Sevilay gelir, Sermet'in koluna girer. Sermet, ikiliye sonbir kez göz kırpar ve çay bahçesinden çıkarlar... Süha ve Selami öylece kalırlar arkada)

(PERDE KAPANIR)

Yiğit Özgür'Ün karikatüründen alıntı yapılmıştır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder