28 Ağustos 2012 Salı

(ÇİŞ)İŞİMİZ VARRRR'dan bir bölüm... Nostalji :)


(Ofis dekoru... Masada oturan gözlüklü bir müdür ve hemen yanı başında bekleyen Selami ve Sermet... İkili sabırsız gibi bekleşmekteler. Müdür de önündeki dosyanın sayfalarını çok yavaş çevirmektedir.)

(Sermet, sıkılmış gibidir. En sonunda sabrı taşar.)

SERMET – Müdür bey, vinç çağıralım mı?

MÜDÜR – (Yavaşça döner) Niye?

SERMET – Sayfaları çevirmek diyorum zor geliyorsa... Tanıdığım iyi vinçler var da. Yani, ben yoruldum resmen siz o sayfaları çeviremedikçe be. E tabi bi yerde siz de haklısınız, devletin yükü ağırdır.

MÜDÜR – İstemez...

SERMET – (Selami'nin kulağına fısıldar) Oğlum, ben bu adamı biçerim. Bak beni zorla getirttin buraya zaten, yemin ediyorum hır çıkartırım. 20 dakkadır bekliyoruz, adam yüzümüze bile bakmadı lan.

SELAMİ – Rahat dur Sermet... Adam işini yapıyor.

SERMET – İş mi? Ulan bu adam, devlet dairesi dosya sayfası çevirme departmanında bile çalışamaz be. Baksana şuna. Dünyayı yitirmiş ahiretten kredi alır gibi yavşamış şerefsizim.

SELAMİ – Bana bak... 2 aydır, işşisiz ve açız... Şurda ağız tadıyla bi iş bulucaz, adamın burnundan getirtme...

(Müdür, kafasını dosyadan kaldırıp, bizimkilere bakar)

MÜDÜR – Buyurun. Ne istemiştiniz?

SERMET – Biz yarım kilo ilgi, bi kilo da alaka istemiştik. Bulunur mu siz de acaba?

SELAMİ – (hemen araya girer, şirin davranır) Eee efendim, biz iş bulmak için gelmiştik. Dediğiniz evrakları sekreterinize verdik. O da bizi size gönderdi. Konuşmak için. (Heyecanla cevap beklemekte)

MÜDÜR – (Gayet sakin) İyi... (Tekrar, işine döner)

(Selami'nin gülen çehresi bir anda ciddileşir.)

SERMET – Selami, geç şöyle (selami'yi itip, kendisi öne geçer)

SELAMİ – Sermet, yapma (Engellemeye çalışır)

SERMET – Çek lan elini...

MÜDÜR – (Başını yine yavaşça kaldırıp bakar) Ne yapıyorsunuz siz?

SERMET – Biz mi? Biz, 3 aydır menemen denen kimyasal karışımdan başka boğazından hiçbir besin maddesi geçmemiş, açlıktan ağzı fosseptik çukuruna dönüşen, 3 aydır iş bulma kurumlarının fayanslarını eskitmiş birer balta olarak, sizin gibi bir ağaca saplanmaya çalışıyoruz efenim. Ama gövdeniz biraz sağlam olduğu için aşmak zaman alıyor elbet.

MÜDÜR – (Sakin) İyi... (Tekrar işine döner)

SERMET – (Şaşkın. Sermet'e döner) Ulan adamın ağzına s....çtım, gıkı çıkmadı be. İnsan bi tepki verir, tadı güzelmiş, ya da tuzu eksikmiş
der. Ne hayvan adammış lan bu. (Tekrar müdüre döner, sesini yükseltir) Müdür bey! İş arıyoruz, iş...

MÜDÜR – (İşiyle ilgilenmektedir) Geçin şöyle...

(Selami ile Sermet koltuklara otururlar)

MÜDÜR – Adınız?

(İkisi de aynı anda isimlerini söylerler. Müdür, ikisine bakar.)

MÜDÜR – Adınız?

(Yine ikisi de aynı anda isimlerini söyerler. Müdür, yine bakar)

SERMET – Yaw, müdürüm, sen de adınız diyosun. Biz öyle kibarlıktan anlayan insanlar değiliz ki. Biz direkman hödüğüz yani. Sen kendini kasma boşuna. Di mi Selami, yanlışsam düzelt.

SELAMİ – (Tedirgin) Ee, evet... Sermet doğru söylüyor. (Şirin)Mesela, Siz şimdi, yine adınız diyin. Biz yine aynı anda cevap veririz, o derece yani.

MÜDÜR – Hasibinallaah...

SERMET – Müdürüm, sen öyle biz her laf söylediğimizde Allah'a da sığınma. Yoksa, maazallah cennete filan gidersin, huriler kapı dışarı eder seni.

MÜDÜR – O niye?

SERMET – Valla, ben huri olsam bu yavaşlıktaki bi adamla mesai yapmam. Yani, öbür taraf sonsuz diye işin cılkını çıkarmak mantıksız tabi. Sonsuza kadar seni mi bekliycem ben?

MÜDÜR – (Selami'ye döner) Adın ne?

SELAMİ – (Yine yalancı bi şirinlik) Selami, efendim...

MÜDÜR – (Gözlüğünün altından bakar) Soyadın var mı?

SELAMİ – (Bi anda ciddileşir) Nasıl yani?

MÜDÜR – Evladım, soyadın ne?

SELAMİ – (Hatırlar şirinlikle) Ha soyadımı soruyosunuz, ben de var mı deyince, bi anda yok mu acaba diye düşündüm... O yüzden...

MÜDÜR – Evladım, mesai bitene kadar soyadını söyliycek misin? Yoksa güvenliği çağırayım mı?

SELAMİ – Kelam efendim benim soyadım... Selami Kelam...

MÜDÜR – Daha önce bi yerde çalıştın mı?

SELAMİ – (Sermet'e bakar, kaş göz işareti yapar, ne diyim manasında, Sermet de yok de işareti yapar)Ee, yok... yok... Çalışmamışım
efendim.

MÜDÜR – (Müdür yine bakar) Çalışmamışsın. Senin haberin yok yani çalışmadığından öyle mi?

SELAMİ – Valla bilmem... Vardır herhalde... Yoksa, hangi salak çalışıp çalışmadığını bilmez değil mi?

(Müdür "ÇATTIK" dercesine bir el hareketi yapar)

MÜDÜR – (Sermet'e döner) Adın?

SERMET – Sermet Rahmet...

MÜDÜR – Soyadın?

SERMET – İşte Rahmet dedim ya... Daha ne diyim?

MÜDÜR – (Müdür, gözlüğünü çıkarıp, gözlerini oğuşturur) Biri soyadını unutur, biri soyadıyla beraber adını söyler... Nerden çıktınız lan
siz benim karşıma sabah sabah? Biri para mı verdi size gidip müdürü fitil edin diye...

SERMET – Valla, öyle bi şey yapmamız için para verseler, sen 73. beyin travmasını, 24. kalp krizini çoktan geçiriyo olurdun. O yüzden problem yok, devam et...

MÜDÜR – (Tekrar işine döner) Evet, şimdi adını ve soyadını söyle...

SERMET – Sermet Rahmet

MÜDÜR – Daha önce çalıştın mı?

SERMET – Nerde?

MÜDÜR – Ne biliyim ben nerde?

SERMET – E o zaman niye soruyon?

MÜDÜR – Evladım, herhangi bi yerde çalıştın mı diyorum.

SERMET – Ha öyle... Valla en son ortaokulda müzik dersine çalışmıştım. O da çıtır müzik hocası yüzünden...

MÜDÜR – Niye?

SERMET – Notaları ezberleyene sürpriz var diyince, ben de tabi, çağın getirdiği biyolojik hasletler itibariyle sürprizi şey zannettim

MÜDÜR – Ney zannettin?

SERMET – Şey işte

MÜDÜR – Ney işte?

SERMET – Müdür, Rtükle muhatap etme beni anla artık...

MÜDÜR – Tamam anladım. E, neymiş peki sürpriz?

SERMET – Ne biliyim ben...

MÜDÜR – Nasıl? Notaları ezberlemedin mi?

SERMET - Yo... Çalıştım ama ezberleyemedim. İşte o günden bugüne hiçbir şey, beni o zaman ki kadar çalışmaya teşvik etmediği
için hala işsizim gördüğünüz gibi.

MÜDÜR – İlla bi organın teşvik etmesi lazım kardeşim. Git, oku, çalış, tırmala, parçala. Bizi buraya el arabasıyla mı getirdiler sanıyorsun? Alnımızın teriyle geldik.

SERMET – Müdür, bana küçük Emrah edebiyatı yapıp kendini küçültme, ayrıca banane senin pis alnının, leş kokulu terinden be.

MÜDÜR – Emeğe saygı gösterin birazcık...

SERMET – Siz de emekçiye saygı gösterin birazcık..

(Sermet, müdüre hamle yapmak isteyince Selami engel olur, ortamı yumuşatmaya çalışır)

SELAMİ – Yapma Selami dur... (Müdüre döner) Müdür bey siz aldırmayın ona, onun alt çenesi gereğinden fazla inip kalkar da  ... Devam edin siz lütfen...

MÜDÜR – Evet, nerde kalmıştık en son...

SERMET – (Yine hamle yapar,) En son ben seni parçalayacaktım, yarım kaldı....

(Selami yine araya girer)

SELAMİ – Beyler lütfen ama lütfen... Sermet sakin ol bi, otur şöyle..

SERMET – Selami, bu adam beni sabır taşı zannediyo, söyle ona ben bi çatladım mı, alayınızı ssss....

SELAMİ – Şiişşt... Sermet... Abi napıyosun lütfen, gözünün yağını yiğim...

SERMET – Tamam ulan, uzun etme, otur... İyiyim ben...

(Kısa bi sessizlik olur. Sonra Müdür tekrar bozar sessizliği)

MÜDÜR – (Sermet'e) Daha önce bir yerde çalıştın mı?

SERMET – Çalıştım...

MÜDÜR – Nerde?

SERMET – Benzincide...

MÜDÜR – Ne yapıyodun benzinlikte?

SERMET – (Sinirlenir) Mazot üretiyodum... Yaw müdür adamı ayar etme, benim gibi bi adam benzinlikte ne yapar?

MÜDÜR – Ne yapar?

SERMET – (Selami'ye bakar) Bak görüyor musun, zorla söylettirmeye çalışıyor soğan cücüğü... (Müdür'e döner) Müdür, istediğin kadar
edebiyat, kelime oyunu, cümle hokkabazlığı yapabilirsin, ama bana pompacıydım dedirtemezsin. (Bi anda, ne dedim ben ya şaşkınlığı yaşar, Selami de napıyosun dercesine bakar)

MÜDÜR – (Sırıtarak, yazar) Pom-pa-cıı...

SERMET – Yazdın mı lan yoksa?

MÜDÜR – (Kahkahaya boğulur) Yazdım tabi...

SERMET – Ulan adama bak, beni bütün iş adamlarına maymun diye kakalıycak... Bana bak, sil o pompacıyı, başına iş alma... Her ne kadar resmi olarak Pompacılığı bıraksak da arada bir rica üzerine pompalama yaparız...

MÜDÜR – Oturur musunuz yerinize lütfen...

SERMET – Tamam hadi, uzatma... Bize iş var mı yok mu onu söyle...

MÜDÜR – (Bir yandan da sayfaları karıştırmakta) Size iiiişşş... Size işşş.. Size iş... Tamam buldum...

(İkili heyecanlanırlar. Tam bu sırada, bir gonk sesi duyulur. Müdür, hemen defteri kitabı kapatıp kalkar ve giderken)

SERMET – Nereye lan?

MÜDÜR – Mesai bitti...

SERMET – (Müdür'ün üstüne atılır) Ulan ben senin...

(PERDE KAPANIR)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder