25 Ağustos 2012 Cumartesi

Dünyasızlık

Karanlık...

Hiçlik...

Boşluk...

Bir an sonrası...

Büyük bir aydınlık...

Billur renginde dağılan şeyler...

Her şey...

Her şeyin içinde bir şey en değerlisi...

Ama içindekilere bu değeri hissedip-hissedememe sınavı var...

Cevap: O kadar şey içinde bütün iltifat ve bütün teveccüh ona ise değerlidir...

Yanlış...

Aslında değersiz... Hem de çok...

Çünkü adı DÜNYA...

***                             ****                           ***

Dünya, arapça bir kelimedir. "Denaaa" kökünden gelir ve "Denaaa" fiilinin Türkçe karşılığı "Alçak oldu" demektir... Dünya ise "İsm-i Tafdil" sırasında gelir. Arapça ismin çekimi ise şöyledir...

"Ednaa, ednayaaani, ednuuune, dünyaa"

İsm-i Tafdil "fazla olmayı, abartmayı" ifade eder. Yani Dünya "çok fazla alçak, aşırı alçak" demektir.

Yani Yaratan ona bu ismi layık görmüştür. Kur'an-ı Kerim'de de hep bu şekilde geçer.

Peki bunun sebebi nedir? Hz.Allah neden "varlıkların en şereflisi" olarak tanımladığı "İnsan" kavramını "dünya" diyerek aşağıladığı bir yere göndermiştir?

İşte burda muazzam bir mesaj vardır: Yani Yaratan bize;

"Ey kulum, ben seni aşağılık, pislik ve her türlü kötülüğün olduğu bir yere gönderiyorum, bakalım o kadar kötülüğün arasında beni bulup, bana ulaşabilecek misin? Gözünü dünya nimetlerinden çekip perdenin arkasındaki "Ben"i görebilecek misin?"

İşte insanın varlıkların en şereflisi olma nedeni de burda yatmaktadır. Gözünü kamaştıran ve insanı Allah'tan uzaklaştıran yığınla şeyin olduğu bir yerde Allah'ı bulan ve ona ulaşan bir varlık tabi ki şerefli ve kıymetli olmalıdır. Bir güzelliğin değeri güzel olmayan kavramların arasında ortaya çıkar. Güzel, güzellerin arasında değil, çirkinlerin arasında güzeldir aslında.

Bu anlatılanlardan "Dünya'nın sadece bir imtihan yeri olduğu ve buraya sadece kötülüklerin arasında güzelliği bulup bulamayacağımızı göstermek için gönderildiğimiz, onun haricindeki amaçların hepsinin DÜNYA'ya; alçaklığa ve boşluğa hizmet olduğu" konulu bir yazıya geçiş yapılabilir ama ben DÜNYA'dan devam ediyorum.

****                    ********           ****

Hz.Allah;

"Eğer dünyaya zerre kadar değer verseydim, bana inanmayanlara bir damla su vermezdim"

buyuruyor.

Yani bugün dünyanın en varlıklı insanlarının hep müslüman olmayan kişilerden oluşması Hz.Allah'ın dünyaya değer vermediğinin en güzel göstergesidir.

Peki bu nasıl oluyor? Allah neden kendisine inanmayanlara en güzel imkanları tam teşekküllü sağlıyor? Neden hep açlıkla müslüman ülkeler boğuşuyor? Neden Müslüman olmayan toplumlar en refah hayatları yaşıyor?

İşin sırrı besmelede geçen Hz. Allah'ın "Rahman" ve "Rahim" isminde gizli...

"Rahman" kelimesi tefsir adamları tarafından şöyle tefsir edilmiş:

"Dünyada, inananlara ve inanmayanlara ihsan ve ikram eden Allah....."

"Rahim" ise

"Ahirette ise sadece inananlara ihsan ve ikram eden Allah..."

diye tefsir edilmiş... Yani dünyada herkese, ahirette sadece müslümanlara...

Hz.Allah'ın dünyada müslüman olmayanlara daha geniş imkanlar sağlamasının başka bir nedeni daha var...

"HESAP" 

Kıyamet gününde Allah zengin olup da kendisine ulaşamayanlara

"Ey kulum! Sana aklının alamayacağı kadar çok nimet verdiğim halde neden beni göremedin? Bana neden iman etmedin? Neden benim istediğim gibi bir insan olmadın? Bak, sırf sen iman et diye ben sana bütün imkanları sağladım. Bana iman edip, paranı benim yolumda harca diye sana her türlü desteği verdim? Neden ey kulum? Bunları sana "BEN" verdiğim halde neden sen kendin kazandığını düşündün? Sen kimsin ki? Sen nesin? Seni ben yaratmadım mı? Sana bunları ben vermedim mi? Sen gerçek sahibine bu kadar mı sahip çıkıyorsun? Senin sadakatin bu mu? Ruhlarınızı yaratıp karşıma dizdiğimde ve size "Ben sizin rabbiniz değil miyim?" diye sorduğumda "Evet rabbimizsin" diyen sen değil miydin? Neden sözünde durmadın? İki kaşının arasına yerleştirdiğim ve seni benim yolumdan çeviren nefsine neden uydun? Onu da ben yarattım... Her şey "BEN" iken, sen nasıl olur da beni göremezsin?"

diyerek hesap soracak...

Zaten dünyanın değersiz olduğunu Peygamberimiz vasıtasıyla tekrar anlatmıştır insanoğluna...

"Ey sevgili rasülüm! Sen iste şu koca UHUD dağını ALTIN yapayım ve senin hizmetine sunayım" dediğinde Peygamber Efendimiz istememiştir.

 "Hesabını veremem ya rabbi"

Hz.Allah biliyordu tabi ki kabul etmeyeceğini... Ama kullarına "Bakın bu muazzam imkanı peygamberim kabul etmedi, o dünyaya değer vermiyor, kendinize gelin" mesajını vermek için bu diyalog yaşanmıştır emin olun.

Bu anlattıklarım sadece müslüman olmayanlar için de geçerli değildir... Müslüman olanlar için de alimler varlık durumlarına göre bir tarife çıkarmışlardır...


1-) Bir insan müslüman olmadığı halde çok zenginse, işler ters gidiyor demektir. Yukarıdaki gibi hesabı çok ağır olacaktır.

2-) Bir insan Müslüman olduğu halde çok zenginse durumuna bakılır:

      a-) Dinini yaşamada çok hassas ve paraya önem vermiyorsa bu Hz.Allah'ın ona ödülüdür.

Çünkü Hz.Allah dünyaya

"Ey dünya! Bana hizmet edip seni önemsemeyene sen her şeyinle sen hizmet et" diye seslenmiştir

Yine, sadece abdest alırken extra olan "el parmaklarının arasını hilalleme" olayını es geçtiği için 40 senelik namazını kaza eden İmam-ı Azam, sırf bunun gibi hassasiyetler yüzünden yaşadığı dönemde dünyanın en zengin insanıydı. Canlı örnek...


      b-) Dinini yaşamada gevşek ve gereklerini yerine getirmiyorsa Hz. Allah yine müslüman olmayanlara          sorduğu gibi hesabını ağır soracaktır.

3-) Bir insan müslüman olmadığı halde çok fakirse Hz.Allah cezasını dünyadayken yavaş yavaş çektiriyor demektir.

4-) Bir insan müslüman olduğu halde çok fakirse durumuna bakılır:

      a-) Dinini yaşamada çok hassas ve bütün gereklerin istisnasız yerine getiriyorsa Hz.Allah onu imtihan ediyor demektir.Allah'ın sevgili kuludur o. Eğer sabredip isyan etmezse mükafatı çok büyük olacaktır.
      b-) Dinini yaşamada gevşek ve gereklerini yerine getirmiyorsa Hz.Allah bu gevşekliğinin bedelini dünyada ödetiyor demektir.

*****                               *******                              *******

Bir gün Peygamber Efendimiz, namazını otururarak kılıyordu. Ebu Hureyre onu gördü ve sordu:

"Ya Rasulullah neden namazını otururak kılıyorsun, hasta mısın?"

Verilen cevap cihanı ürpertecek cinstendir...

"Yok Ya Ebu Hureyre! Hasta değilim. Günlerdir yiyecek bir şey bulamıyorum. O yüzden ayaklarımda derman kalmadı ben de oturarak kılıyorum.Açlık takatimi kesti."

deyince Ebu Hureyre ağlamaya başlar. 

Allah Rasülü, durumunu unutur ve teselli verir...

"Ağlama ya Ebu Hureyre! Burada çekilen açlık insanı ahiret azabından kurtarır"

Yine cennete en son müslümanlardan zengin olanların gireceği gerçeği de dünyanın değersizliğini bir kat daha vurguluyor.

******                          **********                           ********

Tüm bu anlatılanlar bir anda aklımdan geçti bugün...

Kendimi çok mu kaptırıyorum acaba?

Sürekli aklımda...

"İbadetlerimi tam manasıyla yerine getiremedikten sonra o kadar çırpınmanın, yoğunluğun ve kariyer başarısının ne önemi var?"

Hiç...

Ben öldüğümde Allah bana "Neden 500 TL maaş aldığın bir yerde çalıştın da 1000 TL verilen yerde çalışmadın?" ya da "Neden mühendis olmadın da öğretmen oldun?" ya da "Neden dosyalarını takip etmedin?" diye sormayacak... Ha tabi ki işimi düzgün yapmadığım için hesap verebilirim. Ama bunlar yanyollardır. Eğer bir insan anayolu bırakıp yanyollara saparsa, gerçek amacını unutup sahte hayaller peşinde koşarsa gitmek istediği yerden uzaklaşır. O yüzden Allah bana,

"Ey kulum! O kadar işin içinde neden beni göremedin? Namazını neden kılmadın? Dinime, dinine neden hassasiyet göstermedin? Ben seni dünyaya öğretmenlik yap diye değil bana ibadet et diye gönderdim? Öğretmenlik, ibadetlerini rahat yapabilmen için sana maddi destek sağlasın diyeydi... Amaç değil araçtı."

diye hesap soracak. O yüzden kendimi kötü hissediyorum...

Elimdeki işler bir anda anlamsızlaşıyor. Her şeyden soğuyorum. Ellerim işe gitmiyor. Çünkü ayaklarım namaza geç gidiyor. Gevşek gidiyor. Donup kalıyorum.

Çünkü iki kaşın arasında olan o nefse söz geçiremiyoruz. Her şey zincirin bir halkası aslında. Nefse söz geçirmeye başlanıldığında domino taşları gibi her şey birbirini deviriyor, halkalar mutlulukla düğümleniyor.

Ama söz geçiremeyince işte mantıksal zincirler kurarak kendimi haklı çıkarmaya başlıyor insan.

"İşlerim çok yoğun"

"Çevrem kötü"

"Vaktim yok"

"Abdest alacak yer yok"

"Ortam müsait değil"

ve en çok güldüğüm :)

"Benim kalbim temiz ve çalışmak da bir ibadet" :) Fit oluyorum bunları söyleyene :)

x+y=z 

:)

Dini olayların hepsi süper mantık silsilesine bağlı olsaydı o zaman din herkesin aklına yatardı. E herkesin aklına yatsaydı herkes müslüman olurdu. E herkes müslüman olsaydı yaşamanın ne anlamı kalırdı? O zaman işin imtihan tarafı nerde kalırdı? Cennet cehenneme ne gerek kalırdı? Bomboş bir şey olurdu yaşamak? Amaçsız ve her şeyin aleni olduğu bir dünya... Gizliyi bulmak için çabaların gösterilmediği tembel dünya...

Öğle namazını 10 rekat kılıp "Neden öğle namazı 7 rekat değil de 10 rekat?" sorusunun cevabını veremediği halde dinde çelişki ve mantıksızlık aramalarına girişmek ne kadar komik?

Daha aklını kullanarak neden yaratıldığını ve amacının ne olduğunu çözemeyen zavallı beyinlerin dini konularda ahkam kesmesi ne kadar aptalca?

Hz.Allah gibi görünmeyen bir varlığa inanarak zaten mantıksızlığın dibine vuran insanoğlunun onun gönderdiği dinde denklemler kurarak bir şeylere ulaşmaya çalışması ve mantık araması ne kadar saçma?

Hz. Ömer "Dinde mantık olsaydı, mestlerin üstünü değil altını meshederdik" der...

Bunlar hep August Comte yüzünden :)

Bilim esasen pozitivizme dayanır. Pozitivizm "Göremediğin ve somut delillerle kanıtlayamadığın hiçbir şey doğru değildir" anlayışına dayanır. E Allah'ın varlığı somut delillerle kanıtlanamadığı ve görülemediği için bilime aykırıdır.

İnsanlardaki dinde mantık arama arayışının kaynağında ta o zamandan beri büyüyerek gelişen bilimsel anlayış yatıyor. Aman sakın! Bilim, adam gibi kullanıldığında dine hizmet bile eder. Yanlış anlamayın... Sadece sahası bellidir. Fazla açılmasın yeter :)

*****                                ***********                         ********

Öyle işte...

Bu aralar dertliyim...

Geçer inşallah...






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder