25 Kasım 2010 Perşembe

ZAMAN ALGISI


Zamanı takip edenler ya da zamanla yarışanlar, ona ayak uydurmak isteyenler, zamanda hep aynı kalmanın hesabını yapanlar ve bunların, bunlar gibilerin her bireri önce akreple yelkovanın dansına; yelkovanın akrebi sürme, akrebin yelkovanı çekme mücadelesine şahit olur. Bu manzarayı seyreden ,seyretmekle yetinen insanoğlu ömrünün en büyük yanılgısına düşer.Zamanın ne kadar yavaş ilerlediğini düşünür.Işık hızını,ses hızını geride bırakıp bunların hepsini içine hapseden zaman mefhumunun yelkovan kadar hasta akrep gibi ölü olduğunu sanır ve zamanı hafife alıp "Bu mu  benimle yarışıyor?" kabilinden çetrefil bir yanılgının içinde bulur kendini.

Saat mefhumu müthiş bir dolandırıcı kisvesine bürünmüş, kıymetini bilmeyenlerle en acı alayını geçmekte… Akrebin ilerlemesini beklemek belki bir ömre bedel, yelkovanın koşusunu  seyretmek  yeni  yolculuklara  bir başlangıç…

Yolculuk, hiç  bitmez  ve bu yolculuklara beklemeler eklenir, hatta en sıkıcı anlarımız beklemelerimizden oluşur,  zaman ise hep aynı seyrinde, ilerlemekle gecikmek arasında gelir gider. Hipnoz misali gözlerimiz hep bu gelgitlere takılır. Zamanın ilerlemesini sabırsızlıkla bekleriz vederken gün olur ardımıza bakarız üzgünce...

Artık avuçlarımız nasırlaşmıştır.

O avuçlara neler sığdırılmış ve neler kaçırılmıştır o avuçlardan... Gözlerimiz görmez olmuş, kulaklarımız alıcılarını tüm seslere kapatmıştır.Artık içten içe bir ses çınlar kulaklarımızda... O anda zamanın darbesi yenmiştir. Yavaşlığına sövdüğümüz yelkovan, bir yelkovana  muhtaç olan  akrep o an tüm pisliğiyle sırıtır bize.

Zaman, tüm ağırlığıyla kayar elimizden ve  ezer bizi vurduğu  son darbeyle.
Olan olmuştur, artık bitsin denilen çocukluğumuz bitmiş, geçsin denilen  yolculuklar , kahrolası  acılar hiçbir şey ifade etmeyen sevinçler,  kırıp  kırılmalar boşa kurulan hayaller, her gün bir yenisi edinilen idealler ve daha neler  neler  uyuşuk yelkovanın , bir türlü yerinden kımıldamayan akrebin  mağrur adımları altında ezilmiştir.

Artık her bireri zamanın yumruğu karşısında yok olmaya mahkumdur .

Siz bir ihtiyarla hiç yola çıktınız mı diye sormaya gerek bile. Duymadan bir ihtiyarın ağır adımlarının verdiği çileyi bildiğinizi ve ne kadar sıkıldığınızı anlatmama gerek yok

E.T

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder