Zamanı takip edenler ya da zamanla yarışanlar, ona ayak uydurmak isteyenler, zamanda hep aynı kalmanın hesabını yapanlar ve bunların, bunlar gibilerin her bireri önce akreple yelkovanın dansına; yelkovanın akrebi sürme, akrebin yelkovanı çekme mücadelesine şahit olur. Bu manzarayı seyreden ,seyretmekle yetinen insanoğlu ömrünün en büyük yanılgısına düşer.Zamanın ne kadar yavaş ilerlediğini düşünür.Işık hızını,ses hızını geride bırakıp bunların hepsini içine hapseden zaman mefhumunun yelkovan kadar hasta akrep gibi ölü olduğunu sanır ve zamanı hafife alıp "Bu mu benimle yarışıyor?" kabilinden çetrefil bir yanılgının içinde bulur kendini.
Saat mefhumu müthiş bir dolandırıcı kisvesine bürünmüş, kıymetini bilmeyenlerle en acı alayını geçmekte… Akrebin ilerlemesini beklemek belki bir ömre bedel, yelkovanın koşusunu seyretmek yeni yolculuklara bir başlangıç…
Yolculuk, hiç bitmez ve bu yolculuklara beklemeler eklenir, hatta en sıkıcı anlarımız beklemelerimizden oluşur, zaman ise hep aynı seyrinde, ilerlemekle gecikmek arasında gelir gider. Hipnoz misali gözlerimiz hep bu gelgitlere takılır. Zamanın ilerlemesini sabırsızlıkla bekleriz vederken gün olur ardımıza bakarız üzgünce...
Artık avuçlarımız nasırlaşmıştır.
O avuçlara neler sığdırılmış ve neler kaçırılmıştır o avuçlardan... Gözlerimiz görmez olmuş, kulaklarımız alıcılarını tüm seslere kapatmıştır.Artık içten içe bir ses çınlar kulaklarımızda... O anda zamanın darbesi yenmiştir. Yavaşlığına sövdüğümüz yelkovan, bir yelkovana muhtaç olan akrep o an tüm pisliğiyle sırıtır bize.
Zaman, tüm ağırlığıyla kayar elimizden ve ezer bizi vurduğu son darbeyle.
Olan olmuştur, artık bitsin denilen çocukluğumuz bitmiş, geçsin denilen yolculuklar , kahrolası acılar hiçbir şey ifade etmeyen sevinçler, kırıp kırılmalar boşa kurulan hayaller, her gün bir yenisi edinilen idealler ve daha neler neler uyuşuk yelkovanın , bir türlü yerinden kımıldamayan akrebin mağrur adımları altında ezilmiştir.
Artık her bireri zamanın yumruğu karşısında yok olmaya mahkumdur .
Artık her bireri zamanın yumruğu karşısında yok olmaya mahkumdur .
Siz bir ihtiyarla hiç yola çıktınız mı diye sormaya gerek bile. Duymadan bir ihtiyarın ağır adımlarının verdiği çileyi bildiğinizi ve ne kadar sıkıldığınızı anlatmama gerek yok
E.T
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder