18 Eylül 2011 Pazar

GÜLLÜK DEĞİL GÜNLÜK - 2 / BU NE LAN?

Bölük bürodayım.. Odada kimse yok. Masanın üzerinde tayini yeni çıkan Ege Bölge Komutanının resmi ve birbirine girmiş muhtelif evraklar...

Şu an, beyaz köüp bardaklara siyah pilot kalemle V.Astsubayın çizdiği şeytan yüzlü adam resmine bakıyorum. Saklıyor onu V. Astsubay... Arkasında orta parmak gösteren bir el var. İzin isteyenlere gösteriyor onu. Çünkü orta parmağın hemen üstünden çıkan konuşma balonunda "AL SANA İZİN" yazıyor...

Komik adam...

Amir masasının hemen önündeki, iki zayeretçi koltuğunun arasında duran sehpaya istif edilmiş National Geograghic ve ATLAS dergilerine çarpıyor gözüm... Hepsini okumak istiyorum ama 10 dk. sonra sıkılacağımı biliyorum. Hiç elleşmiyorum o yüzden. Belki resimlerine bakar ve fotoğraf makinalarının ne kadar geniş açılı ve pikselli olduklarına tekrardan hayret ederim.

Çekmecede DAVA var... Kafka'nın... Yarısındayım.. Elim bir türlü gitmiyor kitaba.. Yo hayır! Kitabın sıkıcı olduğunun söylemiyorum. Aksine inanılmaz bir eser ama olmuyor işte.. Geçen o dergilerin birinde okudum:

"Sürekli kitap okuyan insanlarda beliren kitaba karşı isteksizlik duygusu depresyon habercisiymiş"

Korktum...

16:00 - 20:00 nöbetim var. Koğuş nöbeti... Koridora konan, gıcırdamaktan tas kesilmiş bir masa ve arkana yaslandığında düşecek hissi veren dengesiz bir sandalye üzerinde kitap okumak. Belki okurum... 100 sayfa kaldı zaten...

Bugün Cumartesi... 20 kişilik bir grup çarşıda... Burada topu topu 9 kişiyiz. Hiç hareket yok.. Yarın ben çarşıya çıkacağım ve burada yine hiç hareket olmayacak... Gerçi öğlene kadar hareketliydim. "Askerlik yan gelip yatma yeri değildir" diyen başbakanla aynı zihniyete sahip nöbetçi astsubay geldi ve ne kadar temiz yer varsa hepsini temizletti.

Evet...

Temizi temizlemek... Suları ıslatmak gibi aynı...

Burası kurulduğundan beri kapalı olan ve belki de sonsuza kadar açılması muhtemel olmayan ne kadar oda varsa hepsini açtık ve temizledik. Ama kendim pisim. Dün çapraz nöbetim vardı ve yorgunluktan, sabah da yoğunluktan fırsatım olmadı ve olmayacak gibi duruyor.

Çapraz (tüfek çapraz tutulduğu için adı çapraz)denilen nöbet ise ayrı bir hayretin vesilesi... 30 kilo çelik yelek + 2 kilo miğfer + 4,50 kilo tüfekle 4 saat boyunca ayakta beklemek... Çelik yelek sadece kendini korumak için... Olası bir saldırıda seni ilk anda korusun diye yapılmış herhalde. Ama çatışmanın ilerleyen saniyelerinde çıkartmak zorundasın çünkü o ağırlıkla ateş etmen imkansız...

Asıl işin ilginç yanı çelik yeleğin 2007'den beri 24 saat boyunca askerin sırtında olması ve 2007'den beri hiç yıkanmaması... Buraya 9 kişi geldik yeni olarak... Arkadaşlarımdan 7'si ilk nöbetinde kustu...

Kokudan...

Bense koku alamadığım için ilk defa mutlu oldum...

Peki bu yeleğin yedeği yok mu?

Var... Hem de 2 tane...

Ama amaç o değil ki... Uzun dönemlere

"rezil adamlar, bi baltaya sap olamamışsınız, psikopat serseriler... Taşıyın 4 saat boyunca 40 kiloyu da adam olun",

kısa dönemlere de

 " Yaaa... Gördün mü? Askerlik olm bu... Öyle kafelerde çay-sigara-nargile-gırgır-şamata, üniversitede kamplar, eğlenceler, konferanslar, sempozyumlar, entel sohbetler, ateş başı falan... Burnun sürtülsün biraz, yok öyle rahatlık"

mesajı vermek...

Niye mi böyle düşünüyorum?

Çünkü kimse hiçbir şeyin açıklamasını, alt metnini anlatmıyor.. Bir iş varsa yapılır...

"Neden?"

Cevap:

"Bilmem ki"

A.S

17 EYLÜL 2011 - MARMARİS

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder