Aşağıdaki satırları 5 dakika içerisinde etrafa bakarak ve gördüğüm nesneleri birleştirerek yazdım. Anlatmak istediğim hiç bir şey yok... Sadece bir anda şiir yazasım geldi daha önce hiç gelmemesine inat... Ben de yazdım... Amaç yok... Şiir işte.. Kafiyeli mafiyeli...
Dışa çöküşün mutemedi
Ruha nöbet saati geliyor
Aşk bir çelik kasa
Beden imzadan dönüyor
Bırak, sular yukarı aksın
Yalan doğruyu hep dövüyor
Ötekinin hayatı boş küme
Mavi dağlar, güneşe tepeden bakıyor
Değirmen rüzgarında çıkan fırtına
Sevda bir kaşık suda boğuluyor
Kireç boyalı duvarlar, dökülmüş tablo
Dimağımda iradesizce çatlıyor
Ahşap dolaplarda parlak plaklar
Gün geçtikçe ayrılığa dönüyor
Nihavend gramafon, yağmur yüzlü
Rast bana "bekleme artık" diyor
Beklemem... Cebimde hiç vakit kalmadı çünkü
Saatler bir türlü veresiye vermiyor
Güneşten ışık yerine süzülen umut
Ama bana her şey tersinden geliyor
Bukle bukle kırılmış aşk parçaları
Yorgun bir yoğunluğun altında sızlıyor
"Neden?" demeye cesaret edememiş
Dudak arası boşluktan dinliyor
Yapay günlerin yapmacık sesi
Uzak yakın cenneti arıyor
Alev aşığı közlenmiş sinenin
Denize dökülen küllerini özlüyor
Merhale merhale düşen maskeler
Uzviyetin makyajına sızıyor
Göz altı torbaların kan dolu rengi
Simaları hep ters-yüz ediyor
Çürümüş hayallerin puslu girdabı
Şimşek çaktıkça titriyor
"Hadi olsun" denilen ufuklar
Pervaz altı mermerleri deliyor
Tırnakla suya yazılmış sevdam
Her an kaybolup geri geliyor
Artık gelmeyecek ama, biliyorum
Mavi tünelin siyahına koşuyorum
Yani... Şiir gibi işte... İçinde güneş var, deniz var, ateş var, cennet var... Bunlarsız şiir yazılmıyor diye biliyorum ben... Öyle değil mi? Dağ, tepe, kuş ve bil-umum doğa ögeleri olmadan şiir yazılamıyor.
Ben mi yanlış biliyorum?
A.S
27 EYLÜL 2011 - MARMARİS
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder